Sex&The City hayranlarının daha dün gibi aklındadır. 1998’in havalı bir New York gününde Carrie Bradshaw ilk büyük kampanyası için kıyafet seçimini ten rengi bir –kendisinin deyimiyle- “naked dress” ten yana kullanır. Bu o kadar ünlü bir naked dress’tir ki, hafızalarımızdan çıkmayan ve asla da çıkmayacak olan o otobüsün üzerindeki Carrie Bradshaw ilanında hem kendisini bu elbiseyle görürüz hem de Mr. Big’i ilk kez bu elbiseyle tavlar idolümüz Carrie. Elbise bir DKNY’dir ve aynı zamanda bizim de bu yazımızın konusu olan bir “slip dress”tir.
Konunun anlam ve önemini anladığımıza göre gelişme kısmına geçebiliriz. Belli başlı kıyafetlere karşı bir obsesyonum olduğu kesin. Tulumlar, salopetler, Harley Davidson botlar, deri pantolonlar, rock tişörtleri, varla yok arası elbiseler, dizüstü çizmeler… Uzayıp giden ve beni oldukça yansıttığını düşündüğüm bu kadronun bir başka başrolü ise kesinlikle “slip dress” ler. İnce ip askılı elbise ya da ‘kombinezonumsu’ ya da her ne derseniz… Ben slip dress demeye devam edeceğim.
İncecik spaghetti askılar ve hemen altından başlayan ince bir kumaş… Bir kadını başka ne bu kadar çekici gösterebilir bilmiyorum. Belki de bir 90’lar trendi olduğu için bu kadar çok seviyorum. Belki de bana Grunge’ı hatırlattığı için. Ama her halükarda benim için gücünü sadeliğinden alan ve oldukça çekici, meydan okuyan tavırda bir parçadır slip dress.
1994 yılında Badgley Mischka’nın tasarım ekibinden Mark Badgley, slip dress’in sonsuza dek yaşayacağını tahmin etmişti: “Slip Dress, bir elbisenin en temel formu. Bir T-Shirt gibi. Onu her sezon yeni ve farklı gösterebilecek milyonlarca yol var.”
Slip Dress’in tarihi 1993’ e dayanıyor. John Galliano’nun Dior modaevi için hazırladığı ilk koleksiyonda (ah Galliano’lu Dior…) yer alan lacivert ve göğsü dantel detaylı slip dress’i, gelmiş geçmiş en stil sahibi kadınlardan biri olan Lady Diana giydiğinde ortalık resmen yıkılıyor. Bir kraliyet mensubunun kombinezonu anımsatan bir elbiseyi giymesi görülmüş bir şey mi? Lady Diana giyerse olur efendim ve tabii ki Galliano yaparsa…
Derken 90’lı yılları ve hatta biraz da 2000’li yılların o güzel ilk dönemlerini domine ediyor bu slip dress’ler.
Slip Dress’lerin pek çok formunu görmek mümkün. Vücuda oturanları olduğu gibi daha salaş yapıda olanları da var. Desenli olanları oldukça hippi, göğüs kısmı dantel detaylı olanları kombinezonu fazlasıyla andırdığından (hele bir de dar formdaysa) oldukça dişi durabiliyor. Ama benim tercihim grunge çizgisindeki daha rahat kesimli, herhangi bir detay barındırmayan düz renkteki mini veya uzun slip dress’ler. Şifon,polyester veya saten… Her türlü dokuda olabilirler ama tabii ki en makbulü; en hafif ve en ince olanlar…
İlk slip dress’imi Herry’den edinmiştim. İlk görüşte aşktı, tıpkı istediğim gibiydi. Pembe, incecik asıları olan yine üzerinden ince, yılana benzeyen bir doku süzülen. Yani aşık olmamam için bir neden yoktu, bugün dolabımdan çıkarıp fotoğrafını çektiğimde hala ilk günkü aşkımı koruduğumu farkettim. Sanırım bi’ 1544 yıl daha giyerim bu güzelliği.
Slip Dress, bir elbisenin en temel formu.
Daha sonrasında ise her dolapta olması gerektiğini düşündüğüm siyah uzun olanlarından, H&M’den aldım. Gündüz gayet rahat bir seçenekken, ayakkabı ve aksesuar değişikliğiyle çok rahat bir şekilde geceye de uyarlanabiliyor. Hem de oldukça çekici bir biçimde.
Tam istediğim gibi, buram buram Clueless yani 90’lar kokan kırmızı ve pembe mini slip dress’lerime ise daha yeni kavuştum. Hem de Ebay’den oldukça komik bir fiyata. Tabii ki hepsi bir çok üst seçeneğiyle kombinlenebilir, ancak ben o grunge etkisi için seçimimi kot ceket ve yelekten yana kullandım. Bu elbiseler ince ve coşkulular, resmen bana mutluluk veriyorlar!!!
Aşağıda slip dress’leri kullanmaktan en çok hoşlandığım görünümleri inceleyebilirsiniz.
Neden bilmiyorum ama yazın uzun slip dress’lere odaklıyken kışın daha mini olanları kullanıyorum. Bunun sebebi slip dressleri opak çoraplar ve kürk ya da deri mantolarla çok yakıştırıyor olmam.
Dizüstü süet çizmelerle kendimi bir anda 70’lerde gibi hissediyorum, Harley Davidson botlarım ve opak çoraplarımla giydiğimde ise 90’larda. Tanrım bunu istemiyorum ama sanırım yazlık kıyafetlerimden sıkıldım ve bu kelimeleri yazarken ben kışı özledim!!!
Slip Dress konusunda başarılı örneklere ve ilham perilerine bakacak olursak ilk sırada Kate Moss’u yazmak gerek. Kendisi gerçek bir slip dress kraliçesi. 1993 yılında Elite Model Ajansı’nın partisinde 19 yaşındayken giydiği şeffaf gri slip dress’ten beri, Kate Moss bir daha stil sahibi kadınlar listesinin tepesinden inmedi. Bu elbisesi, hem griyi, hem transparan parçaları hem de slip dress’leri çok seven ben için gerçekten efsanedir. İlham panomdan asla inmeyen bir kare, aynı zamanda zihnimden de hiç çıkmayan…
Bu şeffaf metalik elbiseden sonra Kate Moss bir çok harika slip dress anları yarattı 90’larda. Çabasız görünümü ve cool tavrı da bunda etkili oldu tabii ki.
Günümüzde de artık daha çok “vücuda oturan” elbiselerin insanı haline gelen Moss, yine hakkını veriyor Louis Vuitton slip dress’inin. Bu arada Kate’İ kürküyle görünce tekrardan belirtmeden duramadım, slip dress’le kürkün birlikteliği kadar güzel bir görüntü düşünemiyorum. Yani tabii ki düşünebiliyorum, bu lafı daha pek çok alternatif üzerine de söyleyebilirim ama bu… Bu çok farklı.
1999 yılında MET Gala’ya katıldığı turuncu Versace’siyle slip dress’in gösterişli de olabileceğini kanıtlayan Gisele Bundchen, slip dress’i en çok yakıştırdığım isim. Hem fiziği hem de enerjik karakteriyle gerçek bir slip dress insanı. Sonuçta gelinliğini bile beyaz uzun bir Calvin Klein slip dress’ten yana kullanmış birinden bahsediyoruz? Kaldı ki, Lanvin Oxygene reklamlarındaki elbisesi de benim iin gerçek bir efsanedir, reklam filmi de slip dress’leri neden sevmemiz gerektiğine dair kanıt niteliğinde kullanılabilecek bir videodur.
Carrie Bradshaw’ın “naked dress”i benim için her ne kadar devasa derecede önemli de olsa, benim aklıma slip dress’leri sokan ve bu konudaki en büyük ilham kaynağım, aslında başka bir obsesyonum. Evet, Resident Evil delisiyim (oyununun da delisiyim ama buradaki konumuz filmi) ve Alice karakterini canlandıran Milla Jovovich’in (ki kendisi idollerimden biri olduğu için mi bu durum böyle oldu yoksa elbise yüzünden mi idolüm oldu bilmiyorum) kırmızı elbisesi, siyah botlar ve siyah deri ceketli görünümü benim için tek kelimeyle ikoniktir. Görür görmez benimsediğim film görünümlerinden biridir, hatta ilk sıradadır. Bilmiyorum, belki de kırmızı bir slip dress edinmemde bunun da etkisi vardır, huh?
Doğru kullanıldığında hemen her boydan (ama hemen her kilodan değil, lütfen) insana yakışan slip dress’leri yine de ben biraz daha uzun kişilere yakıştırdığımı farkettim. En azından biraz daha geniş (biraz, çok değil,mesela Abbey Lee Kershaw ya da Gisele’in fiziği ideal örnek) ve dik omuz+uzun kol kombinasyonunda daha güçlü duruyor bu elbiseler. Ama inceyseniz zaten boy önemsiz olduğundan, yine de banko iyi taşınabilir.
90’ların Soundgarden’lı grunge sahnelerini, Guns N’ Roses’lı videolarını, Helmut Lang’in cool parti kızlarını, DKNY’nin Estella Havisham’larını, Calvin Klein’in umursamaz şehir insanlarını, Friends ve Sex&The City dizilerinin şık karakterlerini zihnimize kazıyan bu silp dress’ler şimdi yeniden popüler. Bazen resmen gecelikleştirilmiş versiyonlarını görmek üzse de (hadi ama, zaten eğlencesi geceliği akla getirse de aslında gecelik olmaması değil miydi? Full saten ve şekilsiz bir elbiseye neden slip dress diyelim?) yeniden podyumlarda görmek güzel. Narciso Rodriguez bu elbiselerin en güncel ve başarılı versiyonlarını üretiyor. Daha makul fiyatlardaki seçenekler için H&M, Asos ve Zara ziyaret edilebilir.
Sadece hissedin, siz de kendi mutluluk verici parçalarınızı bulabilirsiniz. Görüşmek üzere!!!
MÜŞRA DEMİR
