2000’li yılların başlarının artık ne kadar eskide kaldığını hatırlayıp yeniden depresyona sokmaya gelmedim bu kez, inanın. Tamamiyle albüme odaklıyım. Evet, Contraband.
Albüm bu ay 10. Yılını doldurdu. Evet, tam tamına 10 yıl. MTV’de görüp delip gibi heyecanlandığımız, Dirty Little Thing’in klibini “voooaaaav” nidalarıyla karşılamamızın üzerinden geçen koskoca bir 10 yıl.
Contraband hangi açıdan bakarsanız bakın özel bir albüm.
Chinese Democracy’nin bir türlü çıkmak bilmediği yıllarda (Selam Axl !) Slash, Duff ve Matt’i yeniden bir arada görebilmenin koşulsuz kredisini hiç de boşuna harcamayan bir albümdü Contraband; 8 Haziran 2004 tarihinde raflarda farklı renklerde kapak seçenekleriyle yerini aldığında.
Slash, Duff McKagan ve Matt Sorum’a, sevimliliği tartışmalı olan Scott Weiland ve etkisiz eleman olmanın sözlük anlamı haline gelecek (gerçekten olumsuz anlamda söylemiyorum bunu) Dave Kushner da eklenince ortaya çıkan Velvet Revolver incelemesini başka bir zamana bırakmalıyım. Bu yazının konusu kesinlikle Contraband albümü, evet.
Özellikle albümün kapağının beni vurduğunu hatırlıyorum. Siyah, beyaz ve kırmızı (ve belki de daha benim hatırlamadığım başka başka renklerde) çıkan kapaktaki siluet, aktris Rena Riffel’e ait. Estetik açıdan ve albümün atmosferini yansıtması yönünden kesinlikle en sevdiğim çalışmalardan biridir bu kapak. (Slash’in bile kolunu dövme olarak süsleyen bir çalışmadır bu.)
İlk haftasında Billboard listelerinde 1. Sıraya oturan bir albüm bu aynı zamanda (milyonlar sattı diyeyim siz anlayın). Yani dönemi olduğu gibi domine eden; yeni yeni açılıp saçılmaya başlamış Disney yıldızları, boyband’ler ya da rapstar’lar yok. Zaten hep diyorum, daha öncesinde de zaten iyi işler çıkaranlar 2000’lerin başlarında iyice coştular diye.
Contraband tabii ki de beklenildiği gibi; elemanları ve bu isimlerin büyüklüğü nedeniyle devasa beklentilerle dinlemeye başlayacağınız bir albüm. Ama pek de şaşırmayacağınız bir şey oluyor ve kendinizi albümün içinde buluyorsunuz. Yolculuğunuzun her durağında (ya da şarkısında) birkaç tur daha atacağınızdan daha da emin oluyorsunuz.
Albümün açılış şarkısı bence kendi başına bir efsane. Zaten şunu da ilk 3 şarkı için de açıkça söyleyebilirim ki, jenerikte ilk 3 sırada adları geçen kadronun en önemli oyuncuları gibiler gözümde.
Evet ne diyorduk, bahsettiğim açılış Sucker Train Blues. Etkileyici, vurucu ve sert. “Bu adamlardan olsun da, ne olursa olsun dinlerim”ciler için bile bir şok niteliğinde. Hem sözler hem de müziğin aynı anda böylesine başarılı olduğu bir parçayla açılış, oldukça özel bir merhaba deme çeşidi olsa gerek. Ton olarak, sanki bazı karanlık hislere sürükleyen Guns N’ Roses işlerinden biriymişim hissiyatı verdiğinden midir bilinmez; hayranların en sevdiği VR parçalarından biridir aynı zamanda.
somebody raped my tapeworm abortion
come on mothertuckers and deliver the cow
Uzun süre de Velvet Revolver konserlerinin açılış parçası olmuştur Sucker Train Blues. Her elemanın tek tek karakterleri, duruşları düşüldüğünde; seyirciye ne ile karşı karşıya olduklarını anlatmak için mükemmel bir giriş…
Do It For the Kids, Slash hayranlarını çıldırtacak cinsten bir parça. Yer, zaman fark etmeden istem dışı olarak yerinizde sizi harekete geçiren, VR’ı sevmeniz için dev bir neden
Big Machine, başka bir gruptan duysam bile direkt Velvet Revolver işi diyebileceğim bir şarkı. VR kimliğini oluşturmuş, etkili bir parça.
Ve gelelim albüme aşık olma nedenlerimden birine. Illegal i Song. Evet bu şarkı sadece Velvet Revolver’ın en iyilerden değil, benim için “gelmiş geçmiş” en iyilerden. Özellikle bu parçanın canlı performansları bir efsane. Normalde canlı performanslarını beğenmediğim Scott Weiland’a bile, bu şarkıyı seslendirirken tapıyorum.
Spectacle – en azından benim gözümde- bir soluklanma şarkısı. Sadece diğer şarkıların getirdiği fiziksel yorgunluğu değil; sözlerden gelen duygu yoğunluğuna da bu şarkıda ara veriyoruz. Yani en azından ben verdim.
Fall To Pieces albümün en popülerlerinden. Bir November Rain ya da Don’t Cry beklentisindekileri memnun edecek türden. Slow parçalardan hoşlanmadığımdan dolayı olsa gerek, şarkıyı ifadesiz bir suratla karşıladım ilk dinlediğimde. Hala da aynı ifadedeyim. Klibi basketbol temalı Amerikan gençlik dizileri hissi verse de, single kapağı oldukça hoştur.
Neyse ki Headspace ile tempo yeniden yükseliyor. Sanki günün ilerleyen saatlerinde enerjiyi tavan yapması için üretilmiş gibi. Ayrıca en “istemem yan cebime koy” duygularla Scott’ a bir kez daha sempati duyuyorum buradaki vokalleriyle.
Superhuman daha girişinden itibaren bir sonraki adımını merak ettiklerinizden. Kesinlikle albümün başrollerinden biri değil, ama yardımcı oyunculukta da gayet iyi.
Set Me Free albümden kesinlikle bir başka favorim. İlk dinleyişte vurulduklarımdan. Hulk soundtrack’inde de yer almış bir parça aynı zamanda (bu bilgi ne kadar önemli bilemedim ama) Hafiften Appetite For Destruction dönemi Guns N’ Roses’ını anımsatması açısından da avantajı diğer parçalara göre daha fazla.
You Got No Right bir başka soluklanma arası. Seveni fazla olmasına rağmen fazla popüler olamamasının; grubun Scott’ın yazdığı bu parçayı sahiplenememesinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Slither; tabii ki bu yazıyı okuyan her VR hayranının bir anda kafasını sallamaya başlayacağı bir şarkı. Klibi ayrı karizmatik, kendisi ayrı karizmatik olan bu parça aynı zamanda kendi döneminin MTV hiti. Single kapağı da bana hafiften GNR’ın Pretty Tied Up kapağını hatırlatmıyor değil.
Dirty Little Thing albümden çıkan 3. ve en iyi single. Evet küçüktüm, çok küçüktüm. Bu şarkının klibine vurulmuştum. Hala gözümde yapılmış en havalı rock video kliplerinden biridir. Aslında video ilk başta Sucker Train Blues için tasarlanmış ancak single kararı değişince Dirty Little Thing’in klibi olmuş, çok da iyi olmuş. Şarkının canlı performansları ayrı efsanedir. Dinleyiniz, dinletiniz.
Finalde ise Loving the Alien var. Bir anda seveceğiniz şarkılardan biri kesinlikle değil. Belki de defalarca es geçeceksiniz. Ama doğru anda, doğru zamanda, doğru yerde kıymetini anlayacaksınız.
i never noticed
how lovely were the aliens
Koskoca 10 yıl. Ama hala o geçen gün çıkan yepyeni, eleştirilmeye hazır albüm. Hala öylesine enerji yüklü bir albüm ki bu Contraband, tıpkı ismi gibi; kaçak gelmiş kalitesini bildiğiniz ve saklamanız gerektiğini hissettiğiniz bir hazine gibi.
Oldukça hızlı ve yer yer dağınık bir yazı oldu bu. VR şarkıları gibi, sertliği ve netliği boşvermişliğinden gelen. Çok düzenli bir yazı da, böylesine cool bir albüme yakışmazdı doğrusu.
Velvet Revolver ‘ın yeni solist arayışlarını da hesaba katarsak daha çok VR albümü göreceğiz. Ama Contraband, hep ayrı ve çok özel kalacak. Onlarca son model arabaya iç geçirip, sonunda asıl eğlencenin klasik eski Amerikan arabalarında olduğunu anlamamız gibi…
MÜŞRA DEMİR