Düzenli olarak dinlemesem de The Pretty Reckless ve Taylor Momsen‘ın yeri bende çok ama çok ayrı. Yaşıt sayılırız, Gossip Girl’den bu yana gelişimini izlerken ben de onunla birlikte büyüdüm. Ve evet Gossip Girl izlediğim yıllarda favori karakterim Jenny Humprey’di!
Tüm bunlardan bağımsız olarak kendisine harika bir kariyer kurduğunu düşünüyorum, şu anda medya 16 yaşında çıkan yıldızlara hak ettiği konumu ve övgüyü verirken, 2010’larda bu kıza sürekli olarak kıyafetleri ve seçtiği tarz yüzünden zorbalık yapılıyordu. Ama yine de asla müziğini de tarzını da yumuşatmadı. Peki büyüdü mü? Evet.
Momsen’ı ilk dinlediğim günden bu yana kariyerim evrildi ve büyüdü. Aynı zaman çizelgesini The Pretty Reckless’da da görmek ise aslında çok keyifli.
Taylor Momsen ve The Pretty Reckless‘ın alçakgönüllü bir şekilde modern rock dünyasının üst kademesine çıkmaları oldukça etkileyici. Bunu istikrarlı bir tutarlılık, büyüme ve sağlam bir rock and roll şarkı yazarlığı ile yaptılar.
Şimdi ise grup, 4. stüdyo albümü Death By Rock And Roll ile karşımızda bu kez.
Death By Rock And Roll için kısaca şunu diyebiliriz ki; Momsen ölümün yasını tutuyor, yaşamı kutluyor ve adaletsizliğe karşı sesini çıkarıyor. Peki yeterli mi?
Momsen ve gitarist Ben Phillips, bu albüm ile harika bir yazar ikilisi haline geldiklerini kanıtlıyorlar.
Albümden favorim tabii ki Soundgarden’ın biricikleri Matt Cameron ve Kim Thayil’in konuk olduğu “Only Love Can Save Me Now”. Parçadaki blues grunge riffleri, Soundgarden ve Alice In Chains gibi isimlerin hükmettiği 90’ların grunge sanatçılarının altın çağına bizi geri dönüyor. Klibi de pek bir leziz olmuş, Thayil ve Cameron’ı tekrar bir arada görmek tüylerimi diken diken etti. Etkileyici koro ve çarpıcı bir şekilde inşa eden melodiler, Phillips’in nefes kesen bir gitar solosuna dönüşmeden önce bile onu unutulmaz kılıyor.
Grunge esintileri, bir çıt “Heaven Knows”u andıran And So It Went ile devam ediyor. Bu parçayı benim için özel kılan ise Tom Morello katkısı. Evet evet, kızımız bu işi biliyor. Tom Morello’dan duyduğumuz gitar solosu, albümün en iyi anlarından biri.
Albümün ilk yarısı bir başka yıldız ve paralize edici parça olan 25 ve favorilerimden My Bones ile sonlanıyor.
Bence albümün tek problemi işte burada. İkinci yarı tamamen farklı ve temponun tüm yarı boyunca düşmesi oldukça can sıkıcı.
Daha iyimser olan “Turning Gold”, Momsen ve Phillips’in vokal armonilerini taşımasıyla daha bombastik 80’lerin rock hissini aşılıyor. Albümün tümü zaten rock mirasına ve onlarca yıllık tarihine bir saygı duruşu niteliğinde bunu anlayabiliyorum ancak Grunge yıllarından 80’lere ışınlanmak şahsım adına biraz can sıkıcı bir deneyim yaratıyor.
The Pretty Reckless, Death By Rock And Roll albümüyle ilk 10 yıllarında elde ettikleri başarı ve övgüyü hak ettiklerini bir kez daha kanıtlıyor; bu kez işin içerisine Grunge ve bir tutam Güney Rock’ı da ekleyerek… Death By Rock and Roll, özüne sadık kalırken şaşırtma ve keyif verme yeteneğiyle büyüyor.
Sırf bu yüzden grubun belki de en iyisi değil ama 2021’in en iyi albümlerinden biri…