Her Rocker’ın “Çeyizinde” Bulunması Gereken Filmler

Sevdiğiniz müzik türü ve yaşam tarzı artık filmlere çerez ve arkaplan müziği olmaktan çıkıp, merkeze oturabilir; ana konu olabilir. İşte öyle yapımlar oldukça nadir geliyor, en iyi olanları ise daha da nadir. Bu liste ise anlatmak istediğini atmosferiyle, kostümleriyle ve oyuncularıyla; hakkını vererek yaratılmış beyazperdedeki rock ‘n’ roll evreni hakkında:

Uçuşa hazır mıyız gençler?
Uçuşa hazır mıyız gençler?

The Doors: Oliver Stone’un gerçekten iyi yapımlar yaptığı ve Val Kilmer’ın gerçekten zayıf olduğu dönemlerden bir şaheser. Kyle MacLachlan dahil olmak üzere (evet yıllar sonra Desperate Housewives’da “geçmişi sırlarla dolu beyler”den birini oynayan adam olarak söylersek de tanırsınız.) herkesin rolüne cuk oturduğu, Jim’in Andy Warhol’un Factory’sini ziyaret etmesiyle başlayan sekansın hipnotize ettiği ve Val Kilmer‘ın gerçekten Morrison olduğuna inandıracak tavırlarıyla kesinlikle izlenmesi gerekenlerden. Bonus olarak da sevenleri için Meg Ryan var.

Almost Famous: 70’ler ruhunun, dönemin groupielerinden ilham alanların ve soundtrack’e önem verenlerin ortak noktası bu film. Giyimleriyle, kıyafet seçimleriyle ve enerjisiyle bir çok listenin favorilerinde kalmaya devam edecek. Ve tabii ki enfes soundtrack albümüyle. Ayrıca ufak bir ayrıntı vermek gerekirse, Stillwater grubu gerçekte olmayabilir ama olsaydı neler olurdu kimbilir! Ayrıca film için yazdığım ayrıntılı incelemeye buradan bakabilirsiniz!

tumblr_mna0w7Kbqn1spiuxqo3_250 tumblr_mna0w7Kbqn1spiuxqo4_250

Rockstar: 1980’ler lezzetini en iyi şekilde almak için doğru seçim. Zakk Wylde’ı da görüyorsunuz filmde, daha ne olsun! Esas adamımız Mark Wahlberg‘in kilisede eğitim görmesiyle Axl Rose’a, hayran olduğu rock efsanesinin eşcinsel olmasıyla Rob Halford’a ve finalinde özgüvensiz hırkalı çocuğa dönüşmesiyle de Kurt Cobain’e selam çakan film, yarattığı çekici 80’ler atmosferiyle Jennifer Aniston’ı dahi güzel göstermeyi başaran gezegendeki tek film. Filmin en üzücü noktası ise kamera arkasında “rock öldü yaşasın hip-hop!” diye bağıran Mark Wahlberg değil, finalde ana karakterin bir anda kambur Seattle’lı çocuğa dönüşmesi!

Mark Wahlberg’i sırf bu filmdeki imajından dolayı bile çok severim.

Control: Joy Division sevenler dünyadaki en şanslı hayranlar olsa gerek sevdiklerinin böylesine şahsına münhasır bir yönetmen tarafından sinemaya aktarılması açısından. Yönetmen Anton Corbijn. Depeche Mode’un enfes kliplerini ve fotoğraflarını çeken adam diyelim siz anlayın. Fotoğrafçılık geçmişinin de etkisiyle ilk film yönetmenliği denemesinde kelimenin tam anlamıyla “yardıran” Corbijn, izleyecilerin beyninde de siyah beyaz derin izler bıraktı.

I’m Not There: Bob Dylan’ın 7 farklı oyuncu tarafından canlandırıldığı film. Dylan fanatikleri ve “dinozorlar” için. Aksi takdirde bir filmden daha fazla beklentiniz varsa, Dylan’ı “cıgara yakma” konusunda geçebilirsiniz izlerken. Favorim, Cate Blanchett‘ın Dylan’ı.

Cate Blanchett’ın şu hayatta yapamayacağı şey yok arkadaşlar.

Sid And Nancy: Courtney Love zamanında Nancy’yi oynamak üzere seçmelere katılmış ve seçilmemiş olsa da yine de ufak bir rolde de olsa karşımıza çıkıyor filmde. Ama kendisinden hatta Sex Pistols efsanesinden bile daha çok dikkat çeken bir şey var ki o da über-iyi aktör Gary Oldman’ın Sid karakterini oynamaması, yaşaması! GARY OLDMAN YAHU! Yine de yeteri kadar dikkat çekememiş bir yapım olsa da bu kötü olduğunu göstermiyor. Punk kültürüne, Sex Pistols’a, metal aksesuarlar, siyah deriler ve bol pırıltıyla karıştırılmış İngiltere’ye hayran olanların kaçırmaması gereken filmin tek kötü noktası; Sid’i safkan bir melek Nancy’yi ise onu sürekli batağa sürükleyen niteliksiz kadın olarak göstermesi. Şüphesiz ki bunun nedeni; yıllardır herkesin “sorunlu ve çocuksu rockstar’ı çökerten kadın” masalından etkilenmesi ve hiç bıkmaması.

Factory Girl: Bu film doğrudan rock ‘n’ roll müzikle alakalı olmayabilir ama zaten mesele bu; direkt kökleriyle, ilhamlarıyla alakalı. Andy Warhol’un bir zamanlardaki en büyük meleklerinden ve Bob Dylan’ın eski büyük aşklarından Edie Sedgwick’in hayatını dramatize etmeden mükemmel şekilde aktaran film, Jagger, Bowie ve daha nicesinin gitmekten sıkılmadığı tek yer olan Andy’nin Fabrikası’nı anlamak için birebir.

Sırf şu diyalogdan ötürü bile sevmiş olabilirim bu filmi.
Sırf şu diyalogdan ötürü bile sevmiş olabilirim bu filmi.

Velvet Goldmine: “Glam rock’ı anlamak için gereken her şey” dersek “girls girls girls” şeklinde dolanan bol simli ve maço 80’ler glam’ine hakaret etmiş oluruz. Zira film cinsel devrimle birlikte İngiltere orijinli yükselen 70’ler pop/rock glam dünyasını anlatmakta! Adını David Bowie’nin aynı adlı bir parçasından alan film, soundtrack’iyle de kült mertebesine erişmiş durumda. Christian Bale’in uzun saçla bir felaket olduğunu da dipnot düşelim.

Airheads: 1994 yapımı film, seslerini duyurabilmek için bir radyo dj’ini rehin alan grubun macerası ama filmi özel kılan ise bu grubun Brendan Fraser, Adam Sandler ve Steve Buscemi’den oluşması; hem de Lemmy Kilmister’ın da dahil olduğu sağlam bir konuk oyuncu listesi ve uzun süre güleceğiniz rock n’ roll klişeleri esprileriyle.

Steve Buscemi hep harika.
Steve Buscemi hep harika.

Son söz olarak bu yaşam kültürüyle alakalı daha çok film olduğunu hatırlatalım. Hayır kesinlikle unutmuş değiliz ama bu kadar okuduktan hatta belki de izledikten sonra, bu akımın diğer ürünlerini de çeyizinize katkı için araştıracağınızı umuyorum. Zaten Rock ‘N’ Roll önüne sunulmayanları kendinin kazıyıp bulması sanatı değil midir?

İyi seyirler

https://instagram.com/multibabydoll/

https://twitter.com/multibabydoll_

https://www.facebook.com/Multibabydoll/

MÜŞRA DEMİR

Zeen is a next generation WordPress theme. It’s powerful, beautifully designed and comes with everything you need to engage your visitors and increase conversions.

Top 3 Stories

Daha Fazla İçerik
Türkiye’den ve Dünyadan İyi Zaman Geçirmenizi Sağlayacak Podcast Önerileri