Bu albümü incelememin sebebi bir yıldönümü veya işe yaramaz “gelmiş geçmiş en iyi 100 albüm” gibisinden başlıklara sahip abuk listelere girmiş olması değil. İlla ki bir anlam yüklemeliysek şunu diyebilirim sanırım; 1997 Eylül’ünde çıkmış olan bir albüm olmasına rağmen, aynı yılın bu dönemlerinde kaydedilmeye başlanmış bir albüm. Zaten enerjisiyle,verdiği pozitif hislerle ve belki de biraz da “kayışları koparma” duygusuyla gerçek bir yaz albümü. Geçtiğimiz yıl yine bu dönemlerde keşfetmiştim bu albümü ve şimdi de yine bu dönemlerde aklıma düştü.
Incubus’un en büyük fanı sayılmam çünkü onları her şeyleri ile kabul etmiş değilim. Nedeni ise S.C.I.E.N.C.E. adındaki bu şaheserlerini dinlemiş olmam. Tabii ki bu albüm dışından da pek çok beğendiğim parçaları oldu ama lütfen… Bu albüm gibisi? Asla.
Her parça ayrı ayrı başrole oynuyor, ama albümde bir araya geldiklerinde sanki hiçbir kısmı sıkmayan bir film serisine dönüşüyorlar. Hepsi bir önceki parçayı tamamlayıp bir sonrakine zemin hazırlıyor.
Bu kadar sevmemin bir diğer nedeni de bana yer yer Primus deneyselliğini hatırlatması. Primus’tan daha anlaşılabilir ve duru ama verdiği his aynı.
Incubus üyeleri albümü çıkmadan önce “Slayer ile Santana’nın buluşması gibi bir albüm olacak” demişler. Bunu dediklerinde ne kadar ciddiye alındılar bilemem ama bu albümün bunun çok daha ötesinde olduğu kesin.
Tabii bunları derken insan düşünmüyor da değil, işte özlediğimiz Incubus bu diye. Mesela Make Yourself de başlı başına iyi bir albüm olmasına rağmen sanki şimdinin bayık Incubus’u için de alttan alttan sinyalleri veriyordu. Üzülüyordu işte insan. (Aklıma geldiği iyi oldu, o albüm de incelenmeli) Ne oldu size kuzum?
Albüm adının açılımı Sailing Catamarans Is Every Nautical Captain’s Ecstasy. Albüm kapağındaki amca Incubus fanları için tanıdık olabilir. Ama tanıdık değilse de bir araştırın edin, onu da ben burada yazmayayım yani. Adamlar uğraşmış o kadar deneysel albüm yapmış, siz de biraz araştırmacı olun yahu!
Albümdeki şarkıların, grubun canlı performanslarına da ayrı bir ivme kazandırdığını düşünüyorum. Özellikle erken dönem konserlerinde gaza gelmemek mümkün değil. Hepsi eşlik etmesi keyifli birer konser marşı.
Her neyse, övmelere doyamadığım bu albüm için bir başka müthiş tespitim de gerçek bir melez albüm olması. Heavy Metal, elektronik müzik,trip hop, funk, jazz ve belki de yer yer nu-metal elementlerini; siz nasıl olduğunu bile anlamadan bir Funk Metal ya da Rap Metal melez meyvelerine dönüştürmüşler. Sabit, kendi yerinde ağır olan bu türleri böylesine doğru şekillerde bir araya getirmeleri bile benim gözümde bu albümü bir başucu albümüne dönüştürüyor. Belki de 90’lı yılların sonuna doğru yapılmış en iyi şeylerden biridir bu albüm. Bas tınılarını sevenler için “eğlenirken öğrenelim” ders kitabıdır. Ya da albümü dinlediğiniz bir sabah seansının etkisi olarak; durup dururken işyerinde bir parçayı mırıldanarak hızlıca bir tur atma nedenidir. Deli diyebilirler, ama bir “S.C.I.E.N.C.E.” etkisinde olan delilik, duyduklarımıza da bakarsak oldukça güzeldir…
Tracklist’i ise doğru sıralamanın her şey demek olduğunu kanıtlıyor. Tek tek ele alırsak şöyle:
1.Redefine: Albümün açılış parçası ve harika bas kısımlarıyla belki de Incubus tarinin en iyilerinden. Rutinlerden sıkılmış, diğer insanlara benzemek en büyük korkusu haline gelmiş ve herkesle aynı şeyleri üretmektense paletteki diğer renkleri de kullanma taraftarı olmasıyla beni vurmuş olan şarkı. Brandon Boyd’un vokaline hasta olma nedenidir ayrıca. İşte bunlar hep “çok bozmadan önce.”
2. Vitamin: Albümde daha sonra karşılacaklarınız için bir tür köprü görevinde. Sessiz ve derinden giriyor, görevini tamamlıyor.
3. New Skin: Albümden çıkan 2 single’dan biri. Şu dakikaya kadar “Artık yeni bir şeyler gerek bana, bize, hepimize” temasında gitmiş albümde bu fikre sahip bir başka eleman. Burada bahsedilen New Skin, kaos halindeki toplum için yepyeni bir nefes görevini görecek insanlar anlamına geliyor. Bir başka insan grubu yani. Sanırım o grup, bu albümü dinleme deneyimini yaşayanlar için geçerli bir tanım da olabilir.
4. Idiot Box: Albümdeki favorilerimden. Boyd’ eşlik etmemek mümkün değil. Sabah işe giderken açın ve bir kez daha halinizi düşünün.
5. Glass: Belki de gerekli değeri görmediğine inandığım, bunun beraberinde de taptığım bir Incubus parçası. Herhalde hayatım boyunca intro’sunun içine hapsedilmek istiyor olabilirim. Fazlasıyla egzotik ama daha sonra saldırıya geçen bir parça.
6. Magic Medicine: Bir başka duraklama, ama kesinlikle güzel bir duraklama. Gözlerimizi kapatıp dinliyoruz.
7. Certain Shade Of Green: Bu albümü tanımama vesile olan şarkıdır. Klibine ayrı taparım, şarkıya ayrı taparım. Aklıma geldikçe “what are you waiting for, a certain shade of green? “ şeklinde haykırırım hatta. Böyle kötü etkileri olan bir şarkıdır. Resmen sabırsız ruhlar için yapılmış. Akustik versiyonu da şaşırtıcı derecede ayrı güzel ama ben orijinalinden şaşmam tabii.
8. Favorite Things: Yaptığım piyasa araştırmasına göre açık ara albümün en çok sevilen şarkısı. Özellikle melodik açıdan kesinlikle ben de güzel bir eser olduğuna katılıyorum. Dinin bir insanın hayatını nasıl domine edebildiği, içerisine girebildiği, her konuda insanı kısıtlayıcı bir unsur olduğu üzerine Brandon Boyd’un rahatsızlık duyduğu her noktayı dile getirmesidir aynı zamanda.
9. Summer Romance (anti-gravitiy love song): Harbiden de çok “samır” bir şarkıyla karşı karşıyayız. Vokal zaman zaman bana Mike Patton tadı vermiyor değil (Faith No More). Über romantik ve über uçarı olması da cabası. Arka planda bu çalarken kıpırdanmamak mümkün değil sanırım.
10. Nebula: Bir “Çılgın atıyoruz gençler, tamam mı?” şarkısı. Tam kararında bir progressive türkü. (o da nasıl oluyorsa…)
11. Deep Inside: Incubus’un yaptığı en güzel funk yavrularından biri. Sanırım dinlemelere doyamıyorum. Ben bunu yazarken de bu çalıyor. Evet.
12. Calgone: Gaz ve daha önce de belirttiğim gibi oldukça “melez” bir parça. Incubus hakkında özlediğiniz her şeyin bir toparlaması gibi.
13. Segue 1 / Jose Loves Kate Moss Pt. 1: Çoğu hidden track gibi “amaaan bunu da koymuş olalım”lardan değil, oldukça değerli bir hidden track olduğunu düşünüyorum. Uzaklara baktırıyor süresi boyunca. Sonuç olarak sizi albümü başa sarmaya ikna ediyor.
Finalde ise diyebileceğim birkaç şey var. Bu albümü dinleyin, dinlettirin. Ve Incubus, hala bu günlere dönmeniz için çok geç değil. Bırakın şu pop şarkılarını…
https://instagram.com/multibabydoll/
https://twitter.com/multibabydoll_
https://www.facebook.com/pages/Multibabydoll/
MÜŞRA DEMİR