Yıllar sonra gelen edit: Bu yazıyı kaç yaşındayken yazmıştım bilmiyorum ancak ben büyüdüm, bu adam GNR reunion’ı için ikna oldu. Hadi hayıtlısı.
You know where you are? You’re in the jungle baby!!! You’re gonna die!!!
Evet, sonlarına doğru giderek gırtlağını hissettiğimiz bu bağırışın sahibi yüceler yücesi Axl Rose’un doğumgününü kutlama amaçlıdır bu saçmalama yazısı. Her daim genç kızılımız, bu yıl 54 yaşına giriyor. Ama olsun bu onu 1052 yaşında da sevmeyeceğim anlamına gelmiyor.
Axl Rose, yaptığı müzikle hayatımı kökten değiştirmiş iki adamdan biridir (Kurtuluş Axl Rose ile yükseliş Chris Cornell ile diyelim, tabii müzik diyoruz ama ikisi de görüntüleriyle, ehm…).
Meğer şimdiye dek, sonradan hatırlayacağım kadarıyla hep es geçtiğim bu adam, sahiden hayatıma farklı bir yön verecekmiş şarkılarıyla. Ama iyi ki daha önceden tanışmamışım diyorum.
Bir Gunner olma hadisem, okul için düzenlediğim 80’ler partisi/defilesinde dönemin şarkılarını araştırırken Welcome To The Jungle’ı bulmamla oldu. (Aslında…Yahu bu ayrı bir Guns N’ Roses aşkı yazısına da konu olmalı, evet evet bu iş burada bitmez, GN’R ı ayrı ele alacağım sonra)
Sahne 1: Axl Rose elinde bavuluyla “köyden indim şehre” havalarında otobüsten iner.
Sahne 1: Seyirci olan ben, dakika bir gol bir, aşık olurum.
Sonra efendim Sweet Child O’ Mine’lar mı dersiniz, Estranged’ler mi dersiniz… Bir Gunner’lık haliyle ilerleyip gitti bu sevda.
Hayatımın tam da en zor dönemine denk gelen bu dönemde bu adamı sevmem için elbette bir çok neden vardı. 17 yaşında, 17 yaş için çok ama çok ağır olabilecek bir yerde işe başlamıştım. Dayanmam gerekiyordu, dayanıklı olmam gerekiyordu, dişlerimi tehlikeyi sezdiğim an geçirmem gerekiyordu. İşte tam bu anda St. Louis konserinde Welcome To The Jungle öncesi, 17 yaşından beri bu ********** cangılında ayakta kalmaya çalıştığını söylediği anda kahramanıma dönüşüyordu.
Yüzlerce bandana aldım,yüzlerce takı,tişört aldım,belki de servet yatırdım; hala daha da alıyorum hatta yapıyorum… Yazdıklarından, kişisel zevklerinden ne çıkarabilirsem gittim, aldım, öğrendim. Bu sırada farkında olmadan hayatta kalmayı öğreniyordum. Evet Axl Rose demek bir şekilde hayatta kalmak demekti.
Türlü domuzluklarına rağmen kendisini kabul ettirmiş ve kimseyi de zerre s**lemeyen biri.
Genelde herkesin bildiği o agresif karakterinin aksine, içinde uysal; duygusal bir adam besleyen biri Axl Rose.
İnanın her gün patronuna söven ya da karşısındakine kafa göz dalmanın hayalini kuran “siz”den daha agresif değil.
Bu, aynı zamanda fangirl’lük değil. Bu bir çeşit ilham alma meselesi. Belki de hep yanlış insanları ilham alıyorum ama sonuçta gerçekten bir insanı kendinize yakın bulursanız ilham alırsınız.
Bu aynı zamanda görmezden gelme de değil. Kötü, çok kötü dönemlerinin olduğuna inanmıyorum. Karizmada en tepe noktasının 2006 olduğunu kesinlikle savunmakla birlikte , 2000 başlarındaki o karanlık halinin de hayranıyım.
Sesini hangi şarkıda nasıl kullandığından, herhangi bir konserdeki –hatta bu konser herhangi bir seyirci tarafından 240 pikselle çekilmiş olsa bile- hangi saniyede hangi mimiği yaptığına kadar iyi biliyorum.
Ve kesinlikle Axl Rose’un şu hayatta idol alınabilecek, ilham kaynağı yapılabilecek kısıtlı sayıdaki iyi birkaç adamdan biri olduğuna eminim.
Evet, kendisini hep biraz tembel ve uyuşuk da bulmuşumdur itiraf etmek gerekirse. Mart’ta yeniden turneye başlayacak, o zaman yine görüntüsünde dev bir değişiklik yapmış mı yapmamış mı göreceğiz. Bir de yeni albüm bekliyoruz tabii ki… Ama hiç çıkarmasa da yeni albüm, zaten milyarlarca yıl yetecek kadar iyi işler çıkarmış bir ilah…
İyi ki doğmuş iyi ki var Axl Rose. İyi ki doğum günümde gidip en önden kendisini görme, bir de yetmiyormuş gibi üj bej liralık kovboy şapkamı verebilme fırsatım oldu. Ve konserde yaşattığı o saatler bile, hayatımı değiştirmeye yetti.
Herneyse. 152. Yaşını da böyle yazılarla kutlamayı planlıyorum.
Ayrıca daha çok insana ilham olmasını diliyorum.
Tabii ki bu iş burada bitmedi. Ayrıntılı Axl Rose ve Guns N’ Roses yazılarıyla daha çooook doldururum buraları diye de ekliyorum, bir Chinese Democracy dinlemeye gidiyorum…
Yıllar sonra gelen edit: Bu yazıyı kaç yaşındayken yazmıştım bilmiyorum ancak ben büyüdüm, bu adam GNR reunion’ı için ikna oldu. Hadi hayıtlısı.
MÜŞRA DEMİR