Sürekli dengesiz şekilde ilerleyen, güneş açıp yazı özleten, sonra alabildiğine soğuk olup daha da üzen havalar var şu sıralar malumunuz. Ama bir yandan da resmi olarak kışı aşmamıza 1 ay kala, yavaş yavaş kendimizi renklere ve desenlere teslim etsek, festivalleri aklımıza getirecek ilhamlardan faydalansak fena olmaz diye düşünüyorum.
Normalde kışın deri pantolon dışında hiçbirşeyden şaşmayan, yazın ise elbise ve şortu tek seçenek olarak gören ben; bu defa son zamanlarda fazlaca Fiona Apple ile The Dead Weather/The Kills dinlememden ve ilham almamdan dolayı olsa gerek, saykodelik desenli pantolonlara bir şans vereyim dedim. Ama bu öyle kontrollü bir karar değildi tabii ki. Gördüm pantolonu; zihnimde daha önceden görüp beğendiğim görüntüleri çağrıştırdı, aşık oldum ve aldım. Tüm bahar ve yaz dönemi boyunca da üzerimden çıkartacağımı sanmıyorum.
Pantolonun yukarıda da bahsettiğim rock referansları beni bu konuda cesaretlendiren diğer nokta. 90’ların en güçlü kadın müzisyenlerinden Fiona Apple‘ın (ki normalde de o dönemdeki giyim tarzını pek beğenirim; yüksek belli renkli pantolonlar, dar ve kısa crop top’lar, slip dress’ler…) güzel parçası Sleep To Dream döneminde giydiği biraz etnik etkileşimli desenli pantolonu zihnime kazınan görüntülerden…
Mudo‘dan aldığım bu pantolonun asıl ikiz kardeşi olarak ise kesinlikle The Kills ve The Dead Weather solisti Alison Mosshart‘ın saykodelik desenli pantolonunu ilan ediyorum. Ton yoğunluklarını hesaba katarsak, farklı annelerden olma ikiz kardeşi evet.
Geçtiğimiz sezon Nasty Gal‘dan aldığım çanta ve vintage crop top’ı ise bu pantolonun yanına eşlik etmesi için seçtim. Bir diğer eşlik edecek önemli şey; koku olarak ise Carolina Herrera 212 VIP Rosé var. Parfümle ilgili ayrıntılı incelemem için şuraya alalım sizi.
Müzikal anlamda ise pek kırmızı tonlarda geziyorum şu sıralar. Soundgarden‘ın ilk canlı konser albümü, 1996 turnesi esnasında kaydedilen ve 2011’de satışa sunulan Live on I-5, her bir şarkının vahşi ve unutulmaz performanslarını barındırması nedeniyle neredeyse hergün düzenli dinlediklerimden. The White Stripes‘ın teeee zamanında edindiğim albümü (sırf adı nedeniyle, kabul ediyorum) ve riskli bir albüm olarak bulduğum Get Behind Me Satan ise bir diğer favorim.
Kısaca kendimizi bu aralar biraz tempoya, sözünü sakınmayan şarkı sözlerine ve biraz renge, saykodelik desenlere teslim etmekte yarar var!
MÜŞRA DEMİR