Uzuuuun bir aradan sonra, yeni; yepyeni bir konser incelemesiyle karşınızdayım. Bir dahakine arayı bu kadar açmamak tek temennim. Peki söz konusu konser nasıl geçti? Evet konumuz tam da bu; hemen başlayayım.
Kapı açılışının 17.00 olması nedeniyle oldukça erken çıktığımız yolumuzda, havanın pek bir esintili ve pek bir güneşli olması nedeniyle keyfimiz iyice yerine geliyor. (Tabii üst başımız şu posttaki hazırladıklarıma benzer şekildeydi.)
Son taşıt olarak tramvay kullandığımız yolculuğumuzda, özellikle iğne atılsa yere düşmeyecek Eminönü’nün bomboş olması bizi tedirginlikle karışık üzüntü hissettirse de, kararlıyız bugün üzülmeyeceğiz.
Sonunda KüçükÇiftlik Park‘a varıyoruz. En son %100 Fest için geldiğim bu alanda hala değişiklik yok (zaten ne olacaksa?), en güzel yanı kendisine ulaşmak için konuşa konuşa çıktığımız yol; onu da çok zaman geçmeden tamamlıyor ve sıramıza geçiyoruz. Tamam yalan yok, kesinlikle saat 15.00 gibi vardığımız sıranın böylesine uzun olmasını hiç ama hiç beklemiyorduk. Ufak bir şaşkınlıkla sıramıza geçerken bir yandan da bir terslik olduğunu farkediyoruz çünkü ucu bucağı olmayan sıramızda kopukluklar var. Yukarıya doğru çıkıp keşif yaptığımda maalesef Sahne Önü sırasında değil, Normal Ayakta sırasında beklediğimizin farkına varıyoruz. Burada bir parantez açmak gerek, bu şimdiye dek gördüğüm en saçma şey olabilir konser sıraları söz konusu olduğunda. Sıramızda bizim gibi yanlış sıraya geçmiş; onca saatini boşa harcamış pek çok insan vardı ve tabii bu gerçek öğrenildiğinde yaşanan karışıklık sonrası herkesin sırası birbirine karıştı. Gidip sorduğumda “evet tek sıra var” diyenler ne alakaydı öyleyse? Gelip de sıradakilere uyarıda bulunmak, “arkadaşlar burası Normal Ayakta” sırası demek bu kadar mı zor? Herşeyi geçtim, doğru düzgün görülecek bir tabela da konulabilirdi. Neyse ki biz Sahne Önü sırasında hakkımız olan yeri aldık ama bu pürüzler hakkında daha fazla konuşmiciim. Huh, sıradan bahsetmek gerekirse hayatımda gördüğüm en ölü sıra olabilir bu. İngiltere’den gelen ve geldiği gibi konser sırasına giren en yakın dostum Gözde (fotoğrafların pek çoğunda kendisinin imzası var) bu heyecanla kısmen gürültülü konuşmasına rağmen kimse dönüp bakmadı bile. Hayır tabii ki bu normal bir şey, tabii ki kalkıp baksalardı daha iyi olmazdı ancak normal bir konser sırasında en gürültülü biz olamazdık, olmamalıydık. The Walking Dead cast seçimleri için mi sırada bekliyorduk yoksa az sonra coşmamız gereken konser için mi sıradaydık hiç anlamadım. Tabii şapka, Scorpions yazılı bant, su ve bira satan amcalar her zamanki gibi iş başında. Arkadaşımla bira alıyoruz ancak sağ olsun amca bize 10 liraya satarken, bizden sonra gelen kıza aynı biraya 12 lira demekte sakınca görmüyor. Olsun tabii. Bant ya da şapka almıyoruz zira açıkçası bir fanatikliğimiz yok. Ama yine üstüne basa basa söylüyorum ki orada bilimum ürünleri alıp her tarafını Scorpions yazılarıyla donatmış insanlardan daha coşkuluyuz. Bu da yer yer kendimizi sorgulamamıza neden oluyor. Nihayet içeriye giriyoruz. En ciksinden çingene pembesi bilekliklerimizi kolumuza takıp alana doğru koşma kısmı başlıyor. Sahne podyumlu şekilde kurulduğundan ne tarafa geçeceğimizi şaşırıyoruz. En sonunda en iyi yerin podyum yanı olduğuna karar veriyoruz. Çünkü ben demirlere yaslanmadığım bir konsere konser demem, biliyorsunuz.
İlk olarak Nikki Wild, DJ setinin başına geçiyor ve 80’ler klasikleriyle ufak bir ısınma turuna geçmiş bulunuyoruz.
Hemen ardından sahneye çıkan TNK grubu hızlı bir giriş yapıyor. (Ay iyice MTV VJ’lerine bağladım.)
Daha önce canlı dinleme fırsatı bulamadığım TNK grubunun performansını çok beğendim. Ancak seyircinin parçaları pek bilmeyişi, dolayısıyla eşlik etmemesi ile arada bir soğuk rüzgarlar esmedi değil. Yine de solistin, artık festivallerin pek yapılmadığına ve bu tarz etkinliklerin sevindirici olduğuna dair söyledikleri güzeldi. Ek olarak “Şimdi çok ünlü bir pop şarkısı çalacağız” esprileri de güldürdü.
TNK sonrasında yeniden bekleyiş aşamasına geçiyoruz. Sırada Şebnem Ferah var. Kendisini bir önceki canlı izleyişim Tuborg Goldfest‘te olmuştu. O zamanki modundan mıdır, benim sade ve sadece Guns N’ Roses‘ı beklediğimden midir bilinmez; pek de beğenmemiştim. Ancak bu kez ba-yıl-dım!
Seyircinin yine ölü olmasından kaynaklı olarak ilk bir kaç şarkı sakin geçse de ortalara doğru hepimiz havaya giriyor ve eğleniyoruz. Şebnem Ferah hem enerjik hem güler yüzlü tavrıyla bu kez seyirciyi çok iyi bir bütün oluyor. (Ve ayrıca bence güzel kadın. Çoook güzel kadın. Uzun saç yakışmış.)
Ben kendisini uzun ve dalgalı saçları, Free People’vari elbisesi ve enerjisiyle bu kez Stevie Nicks’e pek benzettim.
Tabii sahnede kendisi kadar ilgi çeken biri daha var o da Buket Doran! Arkadaşlarımla birlikte kendisini mini şortu ve fit görüntüsüyle gördükten sonra; konser sonrasında acil diyete başlama kararı alıyoruz. (Uygulayacak mıyız, bilinmez.)
Mayın Tarlası ve Ben Şarkımı Söylerken gibi klasiklere de canhıraş eşlik ediyoruz ancak seyircinin tek bir isteği var o da Sigara! Nihayet bu isteğimiz de gerçekleşiyor ve bu enerjik Şebnem Ferah konserinin tadı damağımızda kalıyor.
Sonrasında yeniden Nikki Wild DJ setinin başına geçiyor. (Bakın şimdi bu kısım biraz karışık çünkü bu ikinci Nikki Wild seti tam olarak TNK’den sonra mı oldu Şebnem’den sonra mı oldu hatırlayamıyorum. Yok yani o kısım hafızamda karışmış. Ama ikinci bir set olduğundan eminim.)
Evet bu ikinci setten eminim çünkü bu kez Nikki Wild, Welcome To The Jungle ile başlayıp; Chinese Democracy ve Paradise City ile devam eden bir Guns N’ Roses fırtınası estiriyor. Tabii ki seyirci nihayet Paradise City kısmında ölü olmadığını hatırlayıp eşlik eder gibi oluyor.
Scorpions’ı beklerken biz arkadaşlarımla çalan her şarkıya eşlik edip dans ediyoruz. Çünkü bu ölü kalabalıkta hayatta kalmanın başka yolu yok. Özellikle ben deli gibi içecek bir şeyler istiyorum ancak ayak dibimde yatan seyircileri aşıp ulaşıp bir de geri dönmenin imkanı yok. Yerimizi de kaybetmek istemediğimiz için ayrılamıyoruz. Bu noktada tek bir şey sormak istiyorum, konser aralarında sahneyle bariyerler arasında içecek satışı yapacak elemanlar olsa daha iyi olmaz mı? Zira içecek noktalarındaki kuyruklar hem seyirciler için hem de oradaki elemanlar için yeterince gergin bir ortam oluşturuyor. E biz de susuzluktan ölecek gibi oluyoruz. Eminim ki daha çok satış yapacaklardır.
Bekleme süresi uzuyor ve uzuyor. Sahneden inen Scorpions logolu perdeye boş boş bakma faslı bittiğinde sürekli olarak ıslıklamalar ve serzenişler duyulmaya başlanıyor. Evet haklılar, haklıydık. Biraz fazla, hem de çooook fazla bekledik.
Nihayetinde perde kalkıyor ve Scorpions karşımızda beliriyor. Tabii ki -beklediğimiz gibi- yaşlarını göstermiyorlar ve enerjikler. Yan tarafımda sürekli telefonuyla oynayan kadına mı baksam sahneye mi bilemiyorum.
İkinci şarkıda sahneye yansıtılan dev Türk bayrağı ile dikkatimi yeniden odaklayabiliyorum. Klaus Meine‘in her parçada değiştirdiği ceketleri, neredeyse İngilizce’den çok Türkçe konuşması aklımda diğer kalanlar.
Podyumun amacını ise hala çözebilmiş değilim. Çünkü podyum yanlarına da dikkat etmek yerine sadece karşıya odaklandılar. Bir de konser boyunca 300 tane baget atmışlardır herhalde ama hepsini sürekli olarak aynı yerden, poyuma çıkmadan ana sahnenin kenarından sürekli sol yöne doğru attılar. Bir kişi 5 baget edinmiştir geceden diye düşünüyorum.
Neyse biz konsere geri dönelim.
Şarkılara katılım az, gerçekten bunun sebebi konserin hafta içi olmuş olması olamaz diye düşünüyorum. Ki bence değil de.
Sahneden ilk ayrılışlarının ardından bu kez bis için dönüyorlar. Mikkey Dee seyirciyi bateri solosuyla daha da hareketlendiriyor, bu sırada ekrana grubun ikonik albüm kapakları yansıtılıyor.
Tabii ki çakmakların yakıldığı Still Loving You performansına geliyor sıra. Benim konser boyunca eğlenebildiğim performansları ise “Rock You Like a Hurricane” dakikaları.
Sonuç olarak “die hard” fanlarının tatmin olup çıldırdığı ama çaktırmadığı; o kadar da die hard fanı olmayanlar içinse konser listelerinde bir ismin daha üstünün çizildiği konserdi. Ben kendi adıma bir efsaneyi kanlı canlı sevdiklerimle birlikte görmüş olmaktan mutluyum. Sanırım daha fazlası da yok. Bununla birlikte uzun süredir konserlerle açtığım araya iyi gelen bir ısınma turuydu. Şimdi bol sürprizli ve bol sevindirici yeni konser haberlerini merakla bekliyorum.
Konserle kalın!
Kapak karesi: NTV
Diğer tüm kareler için Gözde Karakurt’a çok teşekkürler!
MÜŞRA DEMİR
https://instagram.com/multibabydoll/
https://twitter.com/multibabydoll_
https://www.facebook.com/Multibabydoll/