Bir kaç ay öncesinde burada “Indie Sleaze Geri Mi Dönüyor?” diye sormuştum, üstüne uzun uzun yazmıştım da… Ama artık bu; bir sorunun çok ötesinde, Charli XCX ve arkadaşlarının aktif bir mücadelesi haline dönmüş durumda. Bu mücadeleden o neslin bebesi olarak asla rahatsız olmamakla birlikte, işte tam da “o arkadaşlar”dan birinin debut albümünü konuşmak için burada sizin zamanınızı alıyorum.
The Dare yani Harrison Patrick Smith, müzik sahnesine hızlı giriş yapmasının ardından ilk stüdyo albümü What’s Wrong With New York? ile dinleyicileri baştan sona sürükleyici bir yolculuğa çıkarıyor. Albüm, sadece 25 dakikalık süresiyle (hadi 27 diyelim) kısa ama yoğun bir deneyim sunuyor ve bu süre içinde enerjisi hiç düşmeyen bir elektronik, punk ve indie karışımını yakalıyor. Smith, özellikle Charli XCX ve Billie Eilish gibi isimlerle yaptığı işbirlikleriyle dikkat çekmişti ve tüm bunların ardından şimdi bu albümle müzik sahnesindeki kalıcı yerini sağlamlaştırmayı hedefliyor.
Open Up favorilerimden değil, bu yüzden bir albüm için iyi bir açılış parçası mı emin değilim ama ikinci parça Good Time, 80’ler arcade oyunu havası taşıyan synth’leriyle, kaotik ama eğlenceli bir deneyim sunuyor. Smith’in alaycı ve rahat vokali bu şarkıya da damgasını vuruyor, dinleyiciyi bir gecenin ortasında kaybolmuş gibi hissettiren bir ses duvarı yaratıyor. Üçüncü sıradaki Perfume ise bu albümdeki esas favorilerimden biri. Gerçekten 2009’da bir gece yarısı Dream TV açık ve ekranda The Dare’i izlerken kendimi hayal edebiliyorum.
Bu aralar sosyal medyayı da ele geçiren Girls, dans pistlerinde yankılanan enerjik synth’leri ve keskin beat’leriyle tam bir hit. Smith, bu şarkıda kadınlara olan aşkını açık bir şekilde ifade ediyor ve bu eğlenceli tavrıyla dinleyiciyi hemen yakalıyor. Calvin Klein One ya da CK Be tadındaki klibi de cabası.
Albümün ortasına doğru I Destroyed Disco ile tempo biraz değişiyor. Bu parça, hem müzikal hem de tematik olarak albümün geri kalanından sıyrılıyor. Smith’in, disko kültürüne göndermelerle dolu bu şarkısı, temposuyla kulakları büyülerken ironik sözleriyle de güldürmeyi başarıyor. Özellikle “What’s a blogger to a rocker? / What’s a rocker to The Dare? / I destroyed disco” sözleri, Smith’in özgüvenini ve müziğiyle oynadığı zekayı ortaya koyuyor. Bir Justice şarkısı gibi tınlayan “You’re Invited” da favorilerimden.
Albümün sonlarına yaklaştıkça, You Can Never Go Home gibi daha yavaş tempolu şarkılarla kapanış yapılıyor. The Dare, albümün son parçasında daha sakin bir ton tutturuyor ve dinleyiciye hafif bir veda havası sunuyor. Ancak şarkının altındaki gizli enerji, albümün genel dinamizmini ve kaotik ruhunu yansıtmaya devam ediyor.
What’s Wrong With New York?, The Dare’in kariyerinde sadece bir başlangıç gibi görünse de, Smith’in cesur, enerjik ve isyankar müziğiyle neler yapabileceğinin harika bir örneği. Albüm, retro synth’ler ve elektronik beat’lerle dolu nostaljik bir hava yaratırken, Smith’in kendine özgü vokal tarzı ve lirikal cesaretiyle modern bir dokunuş katıyor. New York’un kaotik, asi ruhunu yansıtan bu albüm, dinleyiciyi kendine çekerken onları bir an olsun yerinde durdurmuyor. Bu albümü arkadan açıp çalışmayı denemenizi öneririm.
Ama yine de tatmin etmeyen bir şeyler var. Zamanında zaten bu alanda daha iyilerini gördüğümüz için mi? Beklentimiz yüksek olduğu için mi? Yoksa The Dare bizi daha fazlası için hafif aç bırakmayı hedeflediği için mi? Tam anlamıyla tatmin olmasam da yine de gelecek için heyecanlandıran ve yıl sonuna kadar çalacağım bir albüm What’s Wrong With New York?.