CLICK HERE FOR THE ENGLISH VERSION!
Yeni neslin yeni ikonik erkek modellerinden biriyle tanışın: Dominik Bauer!
Özellikle benim gibi; David Gandy ya da Noah Mills’in daha yeni popüler olduğu dönemlerin insanıysanız, bu isim size fazla yeni gelebilir. Ancak bizim zamanımızın genç yıldızlarının şimdi krallar ligine yükseldiğini düşünürsek; Dominik de kesinlikle yeni yıldızların zirvesinde boşalan yeri dolduracak bir isim.
Kendisine has yüz hatlarını, her çekimde kolayca farklı bir erkeğe dönüştürebilen Dominik’in benim ve muhtemelen tüm takipçilerinin gözünde en büyük yükselişi Philipp Plein Sonbahar-Kış defilesindeki kovboy görüntüsüyle oldu. Onlarca modelin arasından sıyrılıp, podyumda yürüdüğü anda zamanı durduran kovboy çocuk, şu anda ise Givenchy kampanyalarında en gotik rüyaları canlandırıyor!
Models.com’un Hot List’inde bulunan Dominik’in, Multibabydoll için röportaj vermeyi kabul ederek kalbimde daha da kalıcı bir yer kazandığı kesin!
Multibabydoll’un röportaj isteğini kabul ettiğin için teşekkürler! İlk olarak en klişe soruyla başlamak istiyorum. Modelliğe başlama hikayen ne?
14 yaşımdan beri eğlence amaçlı fotoğraf çekerim ve çektiririm, bu uzun yıllar devam etti ve 17 yaşındayken bir ajansa fotoğraflarımı göndermeye karar verdim. Okulun ve üniversitenin yanında bir de modellik yaptım. Daha sonra hayatımda her gün üniversiteye gitmekten daha heyecanlı bir şeyler olması gerektiğine karar verdim. Bilgi ve İletişim Teknolojileri okuyordum ve çok da eğlenceli bir bölüm değildi benim için. Bu yüzden üniversiteyi üçüncü dönemimde bıraktım ve benim için bütünüyle yeni bir ajans olan, Düsseldorf’taki Notoys‘a geçtim. Notoys’u ana ajansım yaptım çünkü yaşadığım yere çok yakındı, hemen ardından Ocak 2013’te Milan’daki defilelere gittik. Notoys ile dünyanın her yerindeki defilelerde yer aldım ve tam bir yıl sonra kendimi bu noktada buldum.
İlk podyuma çıktığın anı hatırlıyor musun? Nasıl bir duyguydu?
Geçtiğimiz yılın ocak ayında gerçekleşen Calvin Klein defilesi yer aldığım en büyük defileydi, çünkü açılışı ve kapanışı ben yapmıştım. Prova sırasında lenslerim ve makyaj yüzünden gözlerim yaşarıyordu. Bu yüzden asıl defileden önce çok heyecanlıydım ve gözlerim yaşaracak diye korkuyordum; ancak defile gayet sorunsuz geçti ve çok eğlenceliydi. Şanslıydım sizin anlayacağınız.
Açıkçası, bana göre kariyerindeki en etkileyici an Philipp Plein FW2014 podyumunda gerçekleşti. O defilede diğer tüm modellerden rol çaldığını düşünüyorum. Senin için diğerlerinden farklı bir defile miydi?
Philipp Plein defilesi 15 günlük gezi ve çalışmanın sadece küçük bir kısmıydı ve bu tarz defileler genelde moda dünyasına yüzünüzü göstermenize yarıyor. Bana sorarsanız, iş tamamen iyi referanslar toplamakta bitiyor. Philipp Plein de çok özel bir defileydi. Defilenın tasarımı için resmen çılgına dönüyorlar, ki bu harika bir şey; bunu tecrübe etmemi sağladıkları için onlara teşekkür borçluyum. Benim için en etkileyici anın hangisi olduğuna gelince, belli bir an söylemem mümkün değil. Dünyanın her yerinden bir sürü güzel insanla tanışıyorsunuz ve çoğu etkileyici olan, ilginç, öğretici ve ilham verici anlar yaşıyorsunuz; yeni tecrübeler ediniyorsunuz.
Moda dünyası dışarıdan göründüğü kadar sevimli olmayabiliyor. Diğer modellerle aran nasıl? Sıkı dostluklar kurabiliyor musun yoksa herkes birbiriyle rakip olduğunun bilincinde mi?
İşin içinde olduğum yıllar boyunca çok iyi dostluklarım oldu ve en güzel kısımlarından biri de onları bir daha dünyanın hangi köşesinde, hangi şehrinde göreceğinizi asla bilemiyor olmanız. Tabii ki bazen diğerlerinin yaptığı ve kulağınıza gelen güzel işleri siz de yapmak istiyorsunuz veya siz de o marka için defileye çıkmak istiyorsunuz; ancak diğer erkek modellerle tanıştığınızda onların sizden farklı bir iş yapmadıklarını anlıyorsunuz. Hepsi çok geziyor, hepsi aşağı yukarı sizin yaşınızda ve hepsi sizinle aynı podyumlara çıkıyor; bu yüzden çok çok komik ve harika olan bu insanların hepsiyle iyi geçinmeniz çok kolay oluyor.
İşin, özel hayatını nasıl etkiliyor?
Aslında etkilemiyor. İşlerimin ve seyahatlerimin yanında birkaç gün – hatta zaman zaman hafta – izinli oluyorum. Bu zamanları da şarkı yazmaya, annem ve babamla aile hayatımı yaşamaya, arkadaşlarımla ve kardeşlerimle mümkün olduğunca çok zaman geçirmeye harcıyorum. Yani her şey belli bir düzen içinde.
Modellikte erkeklerin işinin hep daha zor olduğunu düşünmüşümdür. Ama 10 yıl öncesine kıyasla durum farklı görünüyor. Sen bu konuda ne düşünüyorsun?
Tahminimce kadın modellerin işlerinde rekabet ve baskı daha fazladır, çünkü onlar sayıca bizden daha fazlalar. Vücutlarına da erkeklerden daha fazla dikkat etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Erkek model işlerinde; kaslı erkekler, çok uzun erkekler, ufak tefek erkekler, reklama müsait erkekler, zayıf erkekler vs. diye ayrılıyoruz. Bu yüzden kendinizi bulabileceğiniz bir klasman her zaman mevcut oluyor. Kadın modeller çok uzun, çok zayıf ve çok uzun bacaklı olmak zorundalar. Hatta devamlı yüksek topuklularla seçimlere gitmek ve podyuma çıkmak durumundalar. Bu yüzden yıllardır tecrübe ettiğim şeylere dayanarak kadınların işinin çok daha zor olduğunu düşünüyorum; duyduğuma göre de bizden çooook daha fazla kazanıyorlar, öyle olmalı da zaten.
İçerisinde bulunmaktan gerçekten keyif aldığın defile ya da kampanya hangisiydi?
Her işin kendince bir güzelliği var elbette; ancak özellikle belirtmem gereken bir kampanya varsa o da Los Angeles’ta, Hollywood’da çekilen Givenchy kampanyası. Orada bulunduğum her saniyeden keyif aldım, ekip ve fotoğraflar mükemmeldi. Oraya ilk kez gittiğim için de ayrıca heyecanlıydım. Bunlar bir yana, yaptığım işlerin hepsinin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum.
Ailen ve arkadaşların işini nasıl karşılıyorlar?
Yaptığım iş konusunda ailem ve arkadaşlarım beni çok destekliyor. Uzun süredir yaptığım için de artık alıştılar zaten. İşimi gerçekten severek yaptığımı biliyorlar. Üniversiteyi bırakıp tam zamanlı modellik yapmaya karar verdiğim zaman aileme gelecek planlarımı, bunları yapma sebeplerimi anlatan uzun bir mektup yazmıştım. Neden bu kararı verdiğimi dikkatlice okudukları için anladılar. Arkadaşlarım da değişmediğimi, her zaman olduğum insan olmaya devam ettiğimi görüyorlar ve buna dikkat ediyorlar.
Hepsinin olduğu yer, evim; aklımı başımda tutuyor ve nefes almamı sağlayarak sonraki yolculuklar ve defileler için enerji toplamamı sağlıyor.
Modelliğin özgürlüğünü kısıtladığını düşündüğün noktalar var mı?
Bazı yönlerden etkiliyor tabii, çünkü devamlı esnek ve müsait olmak durumundasın. Arkadaşlarınla bir yaz tatili planlayabilirsin, ancak oraya gidebileceğinden asla ama asla emin olamazsın. Aynı zamanda bu güzel bir durum zira sonraki aylarda tam olarak neler yaşayacağını ve nerede olacağını bilmemek çok heyecan verici bir şey.
Kendi kişisel zevkinin dışında bir kıyafetin içerisinde çalıştığın zamanlarda, seni işini yapmaya devam edebilmen için ne motive ediyor?
Tasarımcıların bu kıyafetler üzerinde çok emeği var. Hoşuna gitmeyen bir şey giydiğin zaman, ki ara sıra oluyor, “amaaan boşver!” diyorsun. kıyafetleri göstermek bizim işimiz, bu yüzden şikayet edecek bir şey yok. Philipp Plein koleksiyonu benim için çok özeldi. Normalde bir eyerle, kovboy pantolonu ve göğsümde bir zırhla gezmiyorum ne de olsa. O yüzden sadece işini yapıyorsun.
Giydiklerinden kendine hemen ayırmak istediklerin oluyor mu?
Evet, tabii ki! Bazen çok güzel şeyler giyiyor veya görüyorsunuz, ancak maalesef kendinize alamıyorsunuz. Çekimlerden veya tasarımcılardan kıyafet almak çok nadir olan bir şey.
Giyim tarzını nasıl tanımlarsın? İşin, normal hayattaki giyimini etkiliyor mu?
Giyim tarzımı günlük ve rahat, olabildiğince şık olarak tanımlardım. Üzerinde yazı olan ve beyazdan daha parlak renkleri olan tişörtleri ve gömlekleri sevmiyorum.
Siyah, kahverengi, zeytin yeşili, kırmızıya çalan bordo veya lacivert severim. Kombine etme üzerinde düşünmekten nefret ettiğim için bunu yapıyorum. Bedenime uyduğu sürece, bu renklerle her şeyi kombine edebilirim.
İşinin çoğu seyahat etmekle ilgili. Peki bu seyahatler esnasında playlist’inde hangi şarkılar bulunuyor merak ediyorum…
İçinde bir sürü farklı çalma listesi bulunan Spotify adında bir program kullanıyorum. dünyanın her yerinden insanların önerdiği şarkılarla oluşturduğum yeni çalma listelerini de sürekli ekliyorum. Bir tane geniş çalma listem var, ona da gerçekten hayran olduğum çok özel şarkıları ekliyorum.
Müzik zevkim çok değişken, bir türe odaklanmayı sevmiyorum çünkü dünyadaki tüm müzik tarzlarını duymak istiyorum.
(Wildfire – Sbtrkt; When I’m Small – Phantogram; Do I Wanna Know? – Arctic Monkeys; Within – Daft Punk; Black Sheep – Gin Wigmore; Dancing Anymore – Is Tropical)
Formunu nasıl koruyorsun? Ve hatta, işinin neredeyse formuna dayalı olmasından dolayı, bunu kafana takmadan yaşayabiliyor musun?
İşim beni yeterince formda tutuyor aslında. Yazın çok yüzüyorum, bisiklete biniyorum ve basketbol oynuyorum.
Kışın çok fazla antrenman yapmadığımı itiraf etmeliyim, sadece bolca yürüyorum; benim kış sporum bu. Daha fazlasını yapmam gerektiğini düşündüğüm anlar da oluyor haliyle…
Modellik dışında başka işlere zaman ayırabiliyor musun?
Seyahatler arasındaki izin günlerimi hayatımdaki önemli şeylerin hepsine ayırıyorum. Bunlar ailemle ve arkadaşlarımla vakit geçirmek olduğu kadar, şarkı yazmak/çalmak ve dinlemek aynı zamanda…
Geleceğe yönelik planların neler? Bu sektörün içerisinde yer almaya devam edecek misin?
13 yaşımdan beri şarkı yazıyorum, bu yüzden en büyük hayalim şarkılarımı insanlarla buluşturmak. Ama öncesinde modellikte nerelere ulaşabileceğimi görmek istiyorum. Her yerden ilham alıyorum ve sürekli yazıyorum. Bu yüzden şarkı repertuarımı yapımcılara göstermek için en uygun zamanı bulmaya çalışacağım.
Bize sadece bu röportajı okuyanların öğrenebileceği bir sır ver!
Denizanasından inanılmaz korkarım. İsmine de denizanasıfobisi diyebiliriz.
Instagram ve models.com sayfaları:
www.models.com/models/dominik-bauer
http://instagram.com/_kar00
MÜŞRA DEMİR