Uzun süredir hiç bu kadar Black Flag kafasında olmamıştım sevgili okurlar. Sırf kapak resminden dolayı gönül isterdi ki (hatta istedi yani öyle böyle değil) o ünlü Damaged albümünü masaya yatıralım ama ben daha çok Slip It In albümü günlerimdeyim.
Zaten Black Flag denen o harika oluşumla tanışmamı sağlayan albüm de budur. Bu albümü dinlediğim dönemde çalışma hayatımın ilk günlerindeydim. O günlerde yalnız olmadığım halde sırf kendimden duyduğum şüphe nedeniyle feci bir boşlukta hissediyordum. Ama ne oldu, bu albüm birden uzaktan gelen bir güneş gibi doğdu günüme (ooof hadi ama iğrençleşmemeliyim!?)
Direkt albümle aynı addaki Slip It In parçasıyla neye uğradığımı şaşırdığımı, gözlerimin nasıl devasa biçimde açıldığını hatırlıyorum. Hayır azizim, içerisinde böyle kayıtlar bulunan ilk dinlediğim şarkı Rocket Queen‘di (heyyoooo GN’R), nereden bilebilirdim ki esaslı bir kayıt dediğin böyle olur!
Tek kelimeyle zımba gibi, vahşi ötesi, yırtıcı, parçalayıcı (ve tüm belgesellere konu olan sevimli vahşilerimizin yaptığı herşey) ama bununla birlikte o naif ve safkan çocuksuluğu da hissedebildiğimiz bir albüm. Artık kafanızı duvarlara mı vurursunuz, çıkıp duraklar boyu koşar mısınız bilemem; ama 1984 tarihli bu kült Black Flag albümünden sonra kafanız bir daha eskisi gibi olmaz onu biliyorum.
Ardından hemen gelen Black Coffee ve Wound Up gibi parçalar yine alıştığımız tempoyu düşürmüyor. Ama albümdeki favorim kesinlikle Rat’s Eyes parçası. (tuhaf bir istatistiğim var bu konuda, içerisinde “rat” kelimesi geçen her parçayı beğeniyorum. Pis miyim neyim anlamadım ki?)
Obliteration,The Bars ve My Ghetto ile yine alışılmış ve harika Black Flag tınılarında ilerliyoruz. Final ise dev bir yumruk gibi, You’re Not Evil ile geliyor. Greg Ginn‘in hem ne kadar harika bir prodüktör hem de ne kadar harika bir punk kafası adamı olduğunu bir kez daha anlıyoruz.
Tabii ki Henry Rollins‘in de hakkı yenilemez. Punk ideolojisi dediğimiz şeyi en uç, en sağlam ve en doğru şekilde yaşamış, yaşatmış olan Rollins, bu albümde de en güçlü element. İyi ki var bu adam. Sanırım tüm fangirl sevgimi böylesine sert bir punk albümü incelememe koyarsam oldukça saçmalamış olacağım, o yüzden burada kesiyorum.
Slip It In, işin özünde herkesin en harika şekilde çalıştığı, heavy metal sosuna zaman zaman batırıp yenmiş, üzerine free jazz dökülmüş; en yüksek punk rock ateşinde pişirilmiş bir albüm. Afiyetle yiyiniz şu havalarda. Hadi yine iyisiniz, sizin için albümün aynı addaki parçasının video klibi ve full albüm de aşağıda. İyi dinlemeler, iyi seyirler, iyi punk günleri!!!
MÜŞRA DEMİR